İbn Haldun’a Göre Akıl ve Bilginin Oluşumu
DOI:
https://doi.org/10.36657/ihcd.2018.48Anahtar Kelimeler:
İbn Haldun, Akıl, Bilgi, İdrakÖzet
XIV. yüzyılda yaşamış bir İslâm filozofu olan İbn Haldun (1332-1406), Tanrı’nın, aklı sayesinde insanı, âlemdeki diğer varlıklardan üstün kıldığını düşünmektedir. Ona göre akıl, insanı insanlığın daha üst seviyelerine ulaştıran bir yetenektir. Aklın işleyişi konusunda kendisinden önceki İslâm filozoflarının görüşlerinden de etkilenmiş olan İbn Haldun, bilgi üretme sürecinde aklı, belli bir sıra düzeni içerisinde temyizî akıl, tecrübî ve nazarî akıl şeklinde isimlendirerek onlardan farklı ve oldukça özgün bir yaklaşım sergilemiştir. İbn Haldun insanın doğuştan bilgi getirmediğini ve edindiği bilgileri sonradan, çeşitli idrak vasıtaları ile elde ettiğini ifade etmektedir. Ona göre öğrenme yeteneği ile dünyaya gelen insan, çevreyle etkileşim içine girerek bir şeyler öğrenmeye başlar. Bu düşüncesiyle İbn Haldun, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi İslâm filozoflarına ve Kur’ân-ı Kerim’deki bazı ayetlere uygun düşen bir görüş ortaya koymaktadır. Bilgi edinme ve öğrenme sürecinde duyu ve akıl verilerini bilgi kaynağı olarak gören İbn Haldun, duyular üstü ruhanî varlıkların (küllîler) hakikatlerinin yalnızca insanın bilme yetileri ile kavranabileceğini kabul etmez. Ona göre faal akıl ile ittisal ederek bu dünyada ondan hakikî bilginin elde edilmesi mümkün değildir. Aklın ötesine geçemeyeceği bir sınırı vardır ve insan felsefî idrakler aracılığı ile gerçek bilgiye ulaşamaz.XIV. yüzyılda yaşamış bir İslâm filozofu olan İbn Haldun (1332-1406), Tanrı’nın, aklı sayesinde insanı, âlemdeki diğer varlıklardan üstün kıldığını düşünmektedir. Ona göre akıl, insanı insanlığın daha üst seviyelerine ulaştıran bir yetenektir. Aklın işleyişi konusunda kendisinden önceki İslâm filozoflarının görüşlerinden de etkilenmiş olan İbn Haldun, bilgi üretme sürecinde aklı, belli bir sıra düzeni içerisinde temyizî akıl, tecrübî ve nazarî akıl şeklinde isimlendirerek onlardan farklı ve oldukça özgün bir yaklaşım sergilemiştir. İbn Haldun insanın doğuştan bilgi getirmediğini ve edindiği bilgileri sonradan, çeşitli idrak vasıtaları ile elde ettiğini ifade etmektedir. Ona göre öğrenme yeteneği ile dünyaya gelen insan, çevreyle etkileşim içine girerek bir şeyler öğrenmeye başlar. Bu düşüncesiyle İbn Haldun, Fârâbî ve İbn Sînâ gibi İslâm filozoflarına ve Kur’ân-ı Kerim’deki bazı ayetlere uygun düşen bir görüş ortaya koymaktadır. Bilgi edinme ve öğrenme sürecinde duyu ve akıl verilerini bilgi kaynağı olarak gören İbn Haldun, duyular üstü ruhanî varlıkların (küllîler) hakikatlerinin yalnızca insanın bilme yetileri ile kavranabileceğini kabul etmez. Ona göre faal akıl ile ittisal ederek bu dünyada ondan hakikî bilginin elde edilmesi mümkün değildir. Aklın ötesine geçemeyeceği bir sınırı vardır ve insan felsefî idrakler aracılığı ile gerçek bilgiye ulaşamaz.
İndir
Yayınlanmış
Nasıl Atıf Yapılır
Sayı
Bölüm
Lisans
Makalelerin yayıma kabul edilmesi durumunda ticari amaç da dahil olmak üzere ve aynı lisansı kullanmak şartıyla, çalışmanın başka çalışmalarla birleştirilmesi, çalışmanın üzerine yeni bir çalışma yapılması ya da farklı düzenlemeler yapılmasına izin verilir.
İbn Haldun Çalışmaları Dergisi'nde yayınlanan çalışmaların telif hakları yazarına aittir. Yazarlar çalışmalarını çoğaltmak ve yaymakta özgürdür.